profesör ve bücürcük

Tamamdır Crimsonly. Şaka dükkan'ı diyorsun, ha? Oraya gitmeyeli çok oldu. İşlerden vakit olmamaya başladı
Neyseki konu değişmişti, ama profesör zeki bir insandı. O göz kırpmanın arkasında kesin, ben senin niyetini çözdüm gibi bir anlam vardı.
Andrew unuttuğu bir detayı hatırlayıverdi. Bugüne kadar hiç Zonkonun şaka dükkanına gitmemişti, nasıl gidildiğini bilmiyordu. Aslında dükkana girer garson kıza sorardı ama çapkın ihtiyar oraya gittiklerini öğrenirdi. Hoca her zamanki gibi çekiştire çekiştire uzaklaştırmaya başlamıştı onu. Anlaşılan bu yoldan, dedi ve yürümeye devam etti.
Yolda yürüyorlardı ama ikiside konuşmuyordu. Bu sessizliği nasıl bozmalıydı? Önce bücür dediği için intikam almak daha uygun olmalı diye düşündü
"Profesör. Ortalıkda o ihtiya......yani müdüre hanımla evleneceğiniz söylentileri dolaşıyor doğru mu? "
acaba çok mu ileri gitmişti? Neyse canım bücür derken düşünmeliydi oda, garson kızın önünde onu rezil etmişti ...

Andrew'le Hogsmeade sokaklarında yürümek garipti. Çünkü, çocuk hiç konuşmuyordu. Üstelik Max ne zaman konu açmaya kalksa sağdan soldan kişiler selam veriyorlardı. Çoğu öğrencilerin velileriydi. Düşünce bir Profesörün yanında yürümek üstelik şaka dükkanına gitmek gerçekten garip bir his olmalıydı. Kendi Hogwarts yıllarını hatırlayınca... Asla İksir profesörüle dışarda görünmek istemeyeceğini düşündü. O iğrenç adamla aynı sınıfta olmak bile iğrençti. Şuanda da ne yazık ki o adamın zindandaki odasını kullanıyordu. Bu arada Andrew sessizliği bozdu.

Profesör. Ortalıkda o ihtiya- müdüre hanımla evleneceğiniz söylentileri dolaşıyor doğru mu?

Bu sözü duyduğu anda gülme krizine girdi. Müdire Amélié ve Max? Hem de evleniyorlar! Bu çocuklar harika dedikodu uyduruyorlardı. Kahkahası daha da kuvvetlendi. Sonra birden sokağın ortasında bağırarak güldüğünü fark edip kendini toparladı. Bir profesöre yakışmayan davranışlardı ama kendini Amélié ile düşündükçe karnına gülme sancısı giriyordu. Güçlükle Tabi ki de hayır! Tamam evlenmek istiyorum ama müdireyi hiç düşünmemiştim. diyebildi. Etraftakiler artık garip garip bakmaya başlamışlardı. Andrew'i daha da ittirip oradan uzaklaştı ama hala kıkırdıyordu.

Cümlesini bitirmesiyle profesör bastı kahkahayı. Yine rezil olmuştu üstelik intikamını alamamıştı bile .Profesörün gözünden yaşlar gelmiş ve yheşik gözleri dahada bi açık renge bürünmüştü
Tabi ki de hayır! Tamam evlenmek istiyorum ama müdireyi hiç düşünmemiştim
yine iteklemeye başlamıştı. Alışmıştı artık. Profesör yakın gördüğü öğrencilere böyle davranıyordu. Evlenmeyi düşünüyordu demek ama müdüreyle değil. Başka biri varmıydı acaba?
okulda olsa hemen duyulurdu.
ama çok yakışıyorsunuz bütün sınıf sizi çok yakıştırıyor
az daha damarına basmalıydı, sinirlenirse aklındakileri daha rahat söyler ve belki ağzından bişeyler kaçırırdı....evet süper bi plandı

Ama çok yakışıyorsunuz bütün sınıf sizi çok yakıştırıyor

Yine bir kahkaha boğazına kadar geldi. Deli gibi görünmek istemediği için daha yavaş şekilde gülmeye çalışıyordu. Demek herkes müdireyle kendisini yakıştırıyordu. İlginç. Çünkü, daha önce müdireyi bu konuda düşünmemişti. Fakat, kesinlikle olmayacaklar listesindeydi. O kadınla evlense ya da birlikte yaşasalar; kendi istediği hayatın çok dışında olurdu. Sana söyleyeyim. Müdire Silverman'a karşı hiçbir zaman böyle birşey hissetmedim. Daha çok onu sinir etmeyi seviyorum. dedi. Hala kahkahasını bastırmaya çalışıyordu.

Sonra birden, çocukla yürürken etrafa kendini gösterme, kız arama isteğinin olmadığını fark etti. Rahatladı ve kendine karşı sevgisi tekrar arttı. Sadece bi sürelik hormon artışıydı demek ki. Andrew'i ittire ittire Zonko'nun dükkanına getirmişti. Kapıyı rahatça itip açtı içeri girince rahat rahat kahkahalarına devam edebildi. Etraf çok kalabalık olduğundan sesi gürültünün arasında kaynıyordu.

Suratında boğazlanıyor gibi bi ifade vardı ? Acaba boğazına bişeymi kaçmıştı? hay allah yolun ortasında boğuluverse ne yapardı? yine hınzır hınzır gülümsedi. Babası gibi gülümserken çok karizmatik gözüken bir insandı
Sana söyleyeyim. Müdire Silverman'a karşı hiçbir zaman böyle birşey hissetmedim. Daha çok onu sinir etmeyi seviyorum
bunları söyledikten sonra boğasındaki yumruyu yutmayı başardı. Açıklama yapmasına hiç gerek yokken bir bücüre açıklama yapmıştı. Demekki Andrewi düşündüğü gibi tam olarak bücür olarak görmüyordu. Kapıya gelmişlerdi ama hala itekliyordu. Tanrıya şükür elleri önündeydi yoksa kapıya yapışacaktı.
Demekki zonkonun şaka dükkanı burasıydı. İyi ama profesörü buraya neden çağırmıştı? İçerisi bi hayli kalabalıkdı ayrıca çok havasızdı ve leş gibi ayak kokuyordu
"Galiba birisi koku bombası kullanmayı beklemeye sabredememiş"
burada kalırlarsa profesörle konuşamazlardı ama mecburen içeri girdi.
Zonkonun dükkanı dışarıdan gözüktüğünden çok daha büyüktü. Büyücüler yaratıcılıkda sınır tanımıyorlardı maşallah. O tavandaki burnunu karıştıran ve sümüğünü millete fırlatan çocuk heykeli inanılmaz derecede güzeldi
Hemen yanında kusturucu haplar vardı. Şanslı günüydü bugün. Heykel üzerine sümük atınca hapı içip kusmaya başladı AndreW. Herkes küçümser bir edayla bakıyor, yaşlı teyzeler edepsizlikden yakınıyor, ufak çocuklarsa kusmuk yıpınının içinde koşuşturuyordu.
Arkasından gelen adım seslerini nerde duysa tanırdı ve büyük ihtimalle birazdan itelenecekti...

Gülmesi uzun süre geçmek bilmemişti. Sonunda durulduğunda Andrew'i gözleriyle aradı. Onu gördüğünde kusuyordu. Okulda görse kızıp Gryffindor'dan 10 puan kırabilirdi ama şuan da doğal karşılamıştı. Yanına gidip kusmasını bitirmesini bekledi. Sonra onu ittirerek, dükkanın arkasındaki odaya götürdü.

Buranın sahibini tanırım biraz konuşmam gerekecek, sonra bize indirim bile yapabilir. dedi. Arkasından BO! diye bir ses geldi. Max'ın bu günkü 4. korkması da kazasız halledilmiş oldu. Arkasına hızla döndü. Bu tabiiki eski arkadaşı Josh'tan başkası değildi. Josh'la okuldan arkadaştılar ve bu pis Hufflepuff'lı çocuğu hiç sevememişti. Oldukça yapışkandı çünkü. Tabii Max hep yüzüne gülümsemekle yetindi. Şuanda da bu aptal girişine karşın hala bu adama gülümsüyordu.

İyi görünüyorsun, dostum! dedi içeri geçerken. Max'da Andrew'i içeri ittirdi. Bunu gören adam sorabileceği en saçma sorulardan olan Yoksa bu oğlun mu? Küçük bir Blake görmeyi beklemiyordum. Bayan Blake nerde? sorusunu sordu. Bu soru üstüne yeniden kıkırdamaya başlamaktan başka çaresi yoktu. Hayır Josh. Bu öğrencilerimden biri. Biliyorsun ben bir Hogwarts Profesörüyüm. Bunu sana oğlun verdiğim kötü notları anlatırken söylemeliydi. dedi hınzır bir şekilde. Josh'un oğlu da kendisi gibi yapışkan bir Hufflepuff'lıydı. Notları da çok düşüktü. Özellikte iksir dersinde tam anlamıyla çuvallıyordu. Ah evet dostum. Bana bahsetti ama sen içimizde en çok evlenmek isteyen değilmiydin? Neredeyse hepimiz evlendik. Bir sen... Bir de... Bu konulara girmek istemiyordu. Neden herkes insanların özel hayatlarıyla ilgileniyordu ki. Josh'ın sözünü bitirdi. Heath kaldı. Bunu biliyorum ama ne yaparsın. Hayat insanlara farklı davranabiliyor.

yine itekleniyordu.... acaba nereye? derken gözü karardı. Profesörde ittirmekten başka bişey yapmıyordu, insan hasta öğrencinin koluna falan girerdi
Buranın sahibini tanırım biraz konuşmam gerekecek, sonra bize indirim bile yapabilir.
neyi indirtiodu anlamadı AndreW? hapı içtiğinimi görmüştü acaba? offf yine rezillik:D kendisini profesörüne daha çok rezil edemezdi. Dikkatini dükkan sahibi olduğunu düşündüğü insana verdi
bu oğlun mu? Küçük bir Blake görmeyi beklemiyordum. Bayan Blake nerde?
yine kusmaya başladı.....profesör tabikide 22sinde gösteriyordu. Demekki kendisi cidden bücür gibi gösteriyordu. Başı dönmeye başladı ama profesör açıklamalara dalmıştı ve kusmukların içine yuvarlanırken kendisini görmedi ve derim bir uykuya daldı
Rüyasında profesör evleniyordu. Yanındaki gelin okul müdüresiydi. Derken Andres sahneye çıkıyor
durun bu nikay kıyılamaz çünkü gelin sahte diye bağırarak gelini parmağıyla işaret ediyordu. Gelin o kadar utanıyordu ki utancından kıpkırmızı oluyor ve patlıyordu. Etrafa saçılan et ve kan parçaları çiçeklere dönüşüyordu. Sonra profesör etrafına bakınıyor
" ben bu düğün için o kadar para biriktirdim bugün mutlaka evlenmem gerekiyor kim benimle evlenmek ister" diyordu. Herkes parmağıyla AndreWi gösteriyor
"işte suçlu burda o evlenmeli" diyordu. Sonra profesör yaklaşıyor....kendi yapımı olan parfümünün kokusu...... profesörün sesi derinden derinden onu gerçekliğe çağırıyordu

Andrew kollarında bayılmıştı. Aslında gerçekten fazla dikkatli değildi. Daha dikkatli olsa yanındaki çocuğun kustuğunu görebilirdi. Bayıldığını sadece kafası bacaklarına düştüğünde anlamıştı. Onu hızla kaldırıp yatırdı. Yapışkan Hufflpuff'lı Josh'un korku dolu bağırmaları arasında, soğuk kanlılığını korumak zor oluyordu. Uzaklaşsın diye Pelin otu kaynatıp getir. Hemen! dedi. Adam hızla koştu ve dışarı çıktı.

Max asasını çıkarırken, çocuğun suratını süzdü. Sapsarı olmasına rağmen gerçekten etkileyici bir çocuktu. Bildiği en kolay şifacı büyülerinden yaptı. Büyü yapmak tam anlamıyla onun işi değildi. İksirlerde daha başarılıydı. Yaptığı büyü sadece onu daha kolay uyandırabilmek içindi. Pelin otu suyu gelince halledebilirdi. Cebinden her zaman yanında taşıdığı "Her işe yarayan krem"i çıkardı. Aslında bu kremin yapılışı çok kolaydı ama bitkileri bulmaya çok üşeniyordu. Hogwarts'taki deposunda doluydu bu bitkiler bu yüzden okul açılana kadar Diagon yolundan alıyordu.

Kremden biraz alıp çocuğun suratına sürmeye başladı. Bu şaka dükkanlarının en sevmediği yanları buydu. İnsan sağlığı hakkında haplar. Çocuklar da zaten ne bulurlarsa ağızlarına atıyorlardı. 5 dakika sonra elinde Pelin otu suyuyla Josh belirdi. Gene sızlanıyordu. Çocuk bir kendine gelsin... Bu hapların hesabını sana sorucam. diye hırladı sesizce. Andrew kendine geliyordu. Çocuk gözlerini aralamaya başlayınca onu oturur pozisyonda düzeltti ve Josh'un elindeki kupayı alıp çocuğa verdi. İç. İyi gelir.

uyandığında yüzü yapış yapıştı AndreW in. Profesör direk eline bi fincan tutuşturdu
İç.İyi gelir yüzü yapış yapıştı....kim bilir hangi kalitesiz kremi sürmüştü.Yoksa....Yoksa uyurken yüzüne şaka malzemelerinden mi sürmüşlerdi. Bahaneleride hazırdı
" burada yıkanacak bulaşığımız yok...o yüzden bedava animatörlük yapacaksın" ve AndreW de lafı yapıştırıcaktı " parasıyla deilmi al uleyyyyn....dükkanını alırım dükkanınıııı".
Profesör her zamankindende yakın duruyordu...demek o güzel koku ondan geliyordu. Kendi karışımı olduğu belliydi.
Dükkan sahibine karşı profesörü rezil etmişti. Tam bir bücür gibi davranmıştı. Dükkanda şimdide dışkı kokusu vardı. Anlaşılan kendi gibi başka bücürlerde rahat durmuyordu.
" Profesör.....hala midem bulanıyor....temiz havaya çıkabilirmiyiz?"
inşallah dükkan sahibi peşlerine takılmayacaktı...

" Profesör.....hala midem bulanıyor....temiz havaya çıkabilirmiyiz?"

Max başını salladı. Yazın okuldaki havasından kurtulmak istese de bu durumda zorlanıyordu. Kendini tutamadan. Biliyorsun. Her gördüğün şeyi yememelisin Crimsonly. Üstündeki kusmukları da temizlememiz gerekicek... Bunun için Gryffindor'dan 10- sonra aptallığına güldü. Okulda değildi ki. Üzgünüm. Alışkanlık. Yüzünü yıkaman gerekicek. Sonra dışarı çıkalım. deyip Andrew'in ayağa kalkmasına yardım etti.

Sonra Josh'a döndü. Bunları denemeden mi satıyorsunuz? Biliyorsun, çoğunlukla bu kusturan haplar kusturduktan sonra yan etki bırakmaz. Bu konuda bir ara konuşuruz. Hem belki Heath'i de getiririm, ha? dedi gözlerini kısarak. Sonra tüm ilisini Andrew'e yöneltti. Temiz hava alırsa birşeyi kalmazdı. Evine bırakabilirim istersen. Profesörle harika bir günden sonra... dedi gülümseyerek. Bu dükkan eskiden hatırladığı gibi değildi. Eskiden daha kaliteli ve eğlenceli şeyler satarlardı. Belki de büyümüştü. Bu yüzden güzel gelmiyorlardı.

profesör teklifini kabul etmişti AndreWin. Lavaboya gitti ve bi temizleme sihri savuruverdi. Pırıl pırıl olmuştu. Aynaya baktı ve Heeyt be süperim dedi. Şimdi keyiflenmişti. Salona döndüğünde Profesörü adamı paylarken yakaladı. denemeden mi satıyorsunuz? Biliyorsun, çoğunlukla bu kusturan haplar kusturduktan sonra yan etki bırakmaz. Bu konuda bir ara konuşuruz. Hem belki Heath'i de getiririm, ha?...içeri geldiğini farkedince AndreW e döndü
Evine bırakabilirim istersen. Profesörle harika bir günden sonra... yine gülüyordu...bu adam neyi amaçlıyordu? ne düşünüyorduda bu kadar gülüyordu? amaaan niye o kadar umursuyordu ki....sanki.....
"bu halde eve gidersem ailem çok endişelenir. Yüzüm hala biraz solgun gibi. Bişeyler içsem iyi olacak gibi"
acaba şimdi nereye gideceklerdi?

"Bu halde eve gidersem ailem çok endişelenir. Yüzüm hala biraz solgun gibi. Bişeyler içsem iyi olacak gibi"

Max sadece çocuğun suratına saf saf bakmakla yetindi. Nereye götürseydi ki? Bu çocuklar çok sorun çıkarıyorlardı. Eğer bir karısı olsa... Ah konuyu yine saçmalatmıştı. Çocuğa tekrar bakıp aklına gelen ilk yeri söyledi Benim evime gelebilirsin. sonra olduğu yerde kaldı. Daha önceden düşünmeden konuşmak hakkında kendi kendine anlaşma yapmıştı ve hala aynı şeyleri yapıyordu. Bazen ağzı beyni olmadan çalışıyor. Bazen beyni de ağzına sözünü geçirtemiyordu. Bu iki seçenek de Max'ın saçma sapan kararlar vermesini ve ağzı onu nereye götürürse oraya gitmesini sağlıyordu. Daha önce hiç bir öğrenciyi evine davet etmemişti. Şimdi de o kocakarı ağzı sağ olsun birine teklif etmişti. Neden hoş bayanların önünde bu ağzı gülümsemekten başka birşey yapamıyordu ki. Şimdiki söylediklerini söylese şuana kadar çoktan evlenmişti bile.

Andrew'in cevap vermesine fırsat vermedi. Onu çekip bu bunaltıcı ortamdan kurtardı. Çocuğu dışarı itekledikten sonra Josh'a dönüp, parmaklarıyla ilk gözlerini ardından da Josh'u gösterdi. Sonra hızlı bir şekilde çıkıp kapıyı çekti. Temiz hava ona da iyi gelmişti.

pot kırmıştı galiba....amaaan alışmıştı artık sabah pot akşam pot...babası çömlekçi açsaydı batardı.
Benim evime gelebilirsin
.... aman tanrım.. profösör niyeti bozdu galiba diye düşündü Andrew. Bu haldede eve gidemezdi...eve gitmezsede ne olacağı belli değildi...amaaan kafayı çarpınca kafası iyicene karışmıştı bişey olcak değildi ya. Hem zaten profösör ona bücür gözüyle bakıyordu. Profösörde yaptığı şeyden pişmanlık duymuş gibiydi. Sanki ağzında brokoli varmış gibi ağzını evirip çeviriyor gözlerini devirip duruyordu. En sonunda AndreWu iteklemek yerine çekerek oradan uzaklaştırdı. Acaba nereye gidiyorlardı? Çok acıktığını hatırladı.Profesöre bi oyun oynayacaktı. Profesör bu sefer yine gülecekmi çok merak ediyordu AndreW...deneyip görmeyi tercih etti
profesör....kusunca çok acıktım size gitmeden önce bişeyler yesek olurmu? ayh açlıktan bayılıyorum gaiba çok fena oldm fenalaşıyormuyum ne?
iyiki ilk okulda tiyatro klübüne gitmişti öyle inandırıcıydı ki kadir bile inanırdı bırakki Maximillian inanmasın. Acaba şimdi ne olacaktı?

Max dükkan'dan çıktığında Andrew birşey demişti. Ne yazık ki Max duyamamıştı. Birden çocuk önünde yere kapaklandı. Ağzı hiç düşünmeden hareketlendi. Çocuk bayıldı! diye bağırdı. Hogsmeade sokağındaki herkes dönüp baktılar. 5 saniye sonra neredeyse herkes çocuğun başına toplanmıştı. Max'ı iteklemeye başladılar. Zaten kalabalıktan hoşlanmadığı için, insanların onu uzaklaştırmasına izin verdi. Göz açıp kapayana kadar Andrew'den çok uzaklara gelmişti. Hemen kaçıp tekrar kadın avına çıkabilirdi ama babalık içgüdüsü el vermedi. Bu yüzden sadece yolun kenarına oturup olanları izlemeye karar verdi. Eğer insanlar saçmalarsa, "Durun ben iksir profesörüyüm!" diye olaya el koyabilirdi.

Yanda durup olanları izleyen, orta yaşlı bir dükkan sahibine, Nolmuş? diye sordu. Dükkan sahibi onu biraz süzdükten sonra, Zavallı çocuğun başına güneş geçmiş. Yolun kenarında bayılmış. dedi. Max da suratına büyük bir üzüntü vererek, Yaa... Zavallı. demekle yetindi.

ne dönek herifti...bayılır bayılmaz sıvışmıştı. İçinden küfrediyordu Andrew. Profesör onu kucaklamalı, ayılana kadar başında beklemeli; beklerkende kuvvet verici bir iksir hazırlamalıydı. Bizimki ise kaçıp gitmişti. İnsanlarda iyicene toplanmıştı başına, nasıl dağıtıcaktı bu kadar insanı? Profesör onu baygın halde bırakığ kaçacak kadarda mal olamazdı, uzak bir yerden izliyor olmalıydı. Aklına dehşet bir plan geldi ve sihirli sözcükleri mırıldanmaya başladı.
Hemen önündeki şişman domuza benziyen kadının eteği tutuşmuştu. Herkes koşuşturmaya başladı, AndreW da kaşla göz arasında oradan uzaklaştı. Acaba profesör şimdi ne yapacaktı? Gelip onu kurtarmaya çalışacakmıydı yoksa uzaktan seyircimi kalacaktı? Zokkonun şaka dükkanının köşesine geçip gözetlemeye başladı....


RP Out: nan kerem ne duygusuzsun sattın gittin....<.<.....

Max sadece oturmuş ıslık çalıyordu. İnsanlar Andrew'e yarım etmeye çalışıyorlardı ve birden kalabalığın içinden duman gelmeye başladı. Yapılacak en kolay şeyi yapıp, Orada bayılmış bir çocuk var! Ona dikkat edin! diye bağırdı. Kalabalığa yanında bduran birkaç adamı da ittikten sonra. Uzaktan çocuğu görmek için koşmaya başladı.

Tamam. Çocuk bayılınca tüymüş olabilirdi ama asla bir öğrencisini yangına bırakmazdı. Çocuklar her zaman yardıma muhtaç olmazlardı, tabii. Şu babalık iç güdüsü olduğunu düşündüğü sevgi onun boşvermesini engelliyordu. Kalabalığın içine girmeden Andrew'i görebileceği bir yer arıyordu. Etrafta panik içinde koşuşan insanlar omuzlarına çarpıyordu. Bir grup adam yangının nedeni olan kadının üstüne atlamıştı bile. Max da soğuk kanlılıkla asasını çıkarıp, Aqua Eructo dedi. Asanın içinden çıkan su damlacıkları ateşi hemen sarıp söndürmüştü. Etrafa bakınıp Andrew'i aramaya başladı. Belki biri onu alıp başka bir yere götürmüştü.

profesör hemen yetişmiş ve yangını söndürmüştü. Hemde koşarak gelmişti, çok mu endişelemişti acaba? Şimdi onu sinirlendirme zamanı gelmişti işte....arkasından yaklaştı ve asasını sırtına dayadı
ya paranı ya canını babalık dedi
Profesör şimdi boncuk boncuk terlemeliydi, konuşmaya devam etti
color=green]daha demin ne yaptığını gördüm....o çocuk sein yanındaydı ve sen onu orada bırakıp kaçtın....vicdanın sızlamıyormu hiç ahlaksız adam[/color]
arkadaşlarıyla iyiki ses değiştirme büyüsü üzerinde çalışmışlardı. Az biraz bekledikten sonra devam etti
zavallı çocuk alevlerin içinde can cekişiyor olabilirdi hiç mi için sızlamadı?
acaba çokmu abartmıştı? profesörü sinirlendirince ne olucaktı çok merak ediyordu. Daha önce onu hiç sinirli görmemişti, daima soğukkanlılığını korumuştu. Profesör derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı...

Etrafa bakındkça korkusu artıyordu. Çünkü çocuk etrafta yoktu. Ya kötü niyetli biri onu kaçırdıysa, diye düşünmeden edemedi. Hogsmeade güvenli bir yer olarak bilinse bile, Max hep en kötüsünü düşünebilirdi bu anlarda. Normal hayatında her zaman işler iyi gidecek diye düşünmesine rağmen. Böyle sokakta herşey olabilirdi ve en kötüsünü düşünmeliydi.

Fakat sonra gene yüreğini ağzına getiren bir olay oldu, etraf çok kalabalıktı ve birden sırtında asa hissetti. Ya paranı, ya canını babalık! ses çok kalın bir sesti. Fakat asa sırtının alt taraflarına deyiyordu. Bu yüzden kısa boylu olduğu belliydi. Ondan ne istiyor olabilirdi ki? Kesinlikle Amélié'ydi. Yanında çocuk olmadığı için onu ektiğini anlamış onu öldürmek istiyordu. Sonra tekrar düşününce bu bir erkek sesiydi. Amélié fikri aptalcaydı. Daha demin ne yaptığını gördüm. O çocuk sein yanındaydı ve sen onu orada bırakıp kaçtın. Vicdanın sızlamıyormu hiç ahlaksız adam. dedi bu kalın ses. Fakat Max birşey demeden sadece öyle durdu. Ne diyebilirdi ki? Zaten tehtit ediliyordu. Soğuk kanlıydı, evet ama şimdi asasını kullanması gerekiyordu. Zavallı çocuk alevlerin içinde can cekişiyor olabilirdi hiç mi için sızlamadı? Max sadece suratına bir tebessüm yerleştirdi. Demek ki bu adam Andrew için takılmıştı. Haklısın. Düşüncesizce davranmış olmalıyım. Umarım beni tehtit ederken sen de iki kere düşünmüşsündür. dedi. Çünkü asasıyla daha demin ateşe su atmıştı. Elinde olduğunu bile bile onu tehtit etmesi saçmaydı.

Hızla kavis çizerek adamın yanına doğru, haraketlendi. Tam sağına gelmeden Expelliarmus! dedi. Asasındaki ışık çıktıktan hemen sonra adamın Andrew olduğunu fark etti. Neyse ki kötü bir büyü yapmamıştı. Küçük bir expelliarmus'la ölecek insan yoktu.

Expelliarmus
off bu kadar temel bir büyüye hazırlıksız yakalanıp profesöre rezil olmuştu. Havada 2 takla 1 salto attıktan sonra yere kapaklandı. Ama ses değiştirme büyüsü işe yaramıştı ya bunu öğrenmekde iyiydi. Bi profesörü kandırabilmişti. Yİne gülümsüyordu işte. Herzamankinden daha güzel gülümsüyordu pislik herif. Şimdi çok sinirlenmişti işte. Bu adamın gülmesi onu çıldırtmaya başlamıştı.......off niye onu bu kadar çok düşünmeye başlamıştı? sadece bücür dediği içinmi? Gözüyle asasını aradı, şans eseri çok uzağa uçmamıştı. Hızlı düşünmeliydi. Profesör basit bir expeliarmus büyüsüne kanmazdı, hem asası elinde olduğu sürece.....tamam bulmuştu
Wingardium leviosa
profesör bunu beklemiyordu.Elindeki asası birden havalarda uçmaya başlamıştı. Andrew profesörün asasını eline aldı.
şimdi ne yapıcaksınız profesör? nihahaha
şimdi kendisi gülüyordu.....tanrım ne kadar yakışıklıydı, kesin çok karizmatik gözüküyordu

Yere düşen çocuğu izledi. Onla kapışacak hali yoktu. Sadece öylece durmuş gülümsüyordu. Zaten çok basit bir büyü yapmıştı. Canı fazla acımış olamazdı. Çocuk hareketlenip asasını eline aldı ve 1. sınıflara öğretilen en temel büyüyü yaptı. Wingardium leviosa Max'nın asası elinden kurtulup Andrew'in eline giderken Max'da sadece durup izledi. Şimdi ne yapıcaksınız profesör? nihahaha çocuk gülüyordu. Gülerken suratı gerçekten daha da çarpıcı olmuştu. Mavi gözleri daha çok parlıyordu. Andrew'i dikkatlice süzdü. Çocuğun üstü başı pislenmişti. Yerlerde süründüğünden olabilirdi. Sen iyisin değil mi? Demin kötü düştün. dedi. Küçük bir çocukla düelloya girmeyecekti. Hem de öğrencisi olan bir çocukla.

Gülümsemesini tüm suratına yaydı. Şuan böyle olduğuna göre demek ki demin de gerçekten bayılmamıştı. Boşuna telaşlanmıştı. Seni orada öylece bırakmak istememiştim, tabii. Ama kendime göre nedenlerim var. Bir profesör olsam da süper hızlı düşünen biri değilim. İşaret parmağını şakağına bastırdı Bazen durup, saçma kararlar verebiliyor.

Sen iyisin değil mi? Demin kötü düştün
nayırdı nolamazdı.Profesör neler düşünüyor bi türlü anlayamıyordu. Her zamanki gibi non stop gülümsüyordu. Yine aklından neler geçiyordu?
Seni orada öylece bırakmak istememiştim, tabii. Ama kendime göre nedenlerim var. Bir profesör olsam da süper hızlı düşünen biri değilim. Bazen durup, saçma kararlar verebiliyor.
Hastır nan dedi AndreW (tabikide içinden:D) Sanki bilmiyordu profesörün huyunu. Acil durumlarda kaçacak delik arardı, hep böyle yapıyordu. O parmağı şakak kemiğindeyken yaptığı mahcup duruşu..... çok sinirlerini bozulmuştu bugün AndreW un. Ne yapsa ters tepmiş ve rezil olmuştu. Oturup ağlamaya başladı.
Profesör kesin bu sefer şok olmuştu

Andrew oturup ağlamaya başlayınca Max orada kaldı. Bu çocuk gerçekten çok garipti. Onu ortada bırakınca kızıyor, şimdi onu önemseyince de ağlamaya başlıyordu. Yanına gidip oturdu. Çocuklarla konuşmanın en iyi fikir olduğunu düşünenlerdendi. Elini Andrew'in omzuna koydu. Sen... Gerçekten garip bir çocuksun Andrew... Biliyorsun, öğrencilerle ilgilenmem gerekiyor ama, iksirde iyi olduğum için Hogwarts'ta çalışıyorum. Zaten çocukları çözmeye çalışıyorum ama sen gerçekten garip davrandın. Gerçekten çocuğun ne amaçladığnı anlamamıştı.

Zaten çocuk yazın ortasında onu arayıp bulmuş, üstüne onu bir yere davet etmiş sonra da bayılma taklidi yapmıştı. Şimdi de oturmuş ağlıyordu. Ya çocuğun gerçekten psikolojik sorunları falan vardı ya da onu oyalamaya çalışıyordu. Acaba Max'ı Amélié'den uzaklaştırmak için çocukların yaptğ bir şaka mıydı bu? Çocuğa sormak en iyisiydi. Konuşursan rahatlarsın herhalde. dedi hala gülümsüyordu. Zaten bu gülümsemesini suratından bir Amélié'yle konuşurken tiksinmeye çeviriyor, bir de korkunca korma ifadesine döndürüyordu. 7/24 gülümsemek geliyordu içinden.

Niye Andrew'e doğru yürüyordu? Amacı neydi? yoksa....yoksa ona vuracakmıydı? yawaş adımlarla yürüdü, bir eli cebindeyken her zamankinden daha karizmatik duruyordu.....geldi....ve yavaşça.............yanına oturdu ...ve elini omzuna koydu....ilk defa eli sırtı dışında bir yerine deymişti. Çok heyecanlandı AndreW çok, öyle heyecanlandıki altına yapacaktı Sen... Gerçekten garip bir çocuksun Andrew... Biliyorsun, öğrencilerle ilgilenmem gerekiyor ama, iksirde iyi olduğum için Hogwarts'ta çalışıyorum. Zaten çocukları çözmeye çalışıyorum ama sen gerçekten garip davrandın Kendisine şimdide garip demişti. Asıl kendisi garipti. Gece gece güneş gözlüğüyle dolaşan şapka takan bir tipti Konuşursan rahatlarsın herhalde...
ne diyecekti ki? niye güldüğünümü sorsaydı.....AMAN TANRIM....yoksa....yoksaa.....
..........................
kafasını eğip aşağıya baktı.......
......................
yoksa sabahtan beri.........
..................
ohhhh......fermuarını açık sanmıştı ama değildi. Zaten yeterince rezil olmuştu bugün. Birden Profesörün asasının hala kendisinde olduğunu hatırladı
Profesör.......buyrun asanız.....ne ceza verirseniz razıyım efendim
elinin tersiyle............ yüzünü sildi, mavi gözleri gözyaşlarıyla daha bir parlak daha bir çekici duruyordu. hıck...hıck hay aksi şimdide hıçırık tutmuştu, yine gülecekti kesin. Acaba ceza verecekmiydi. Çokda susamıştı güzel bir çaya asla amaaa aslaaaaaaaa hayır diyemezdi

Max gülümseyip asa'yı aldı. Ceza lafı komik gelmişti. Sana ceza falan vermem. Hem nerden çıktı bu? Şuan okul dışındayız zaten. Beni tüm hayatında ona buna kızıp ceza veren biri olarak mı biliyorsun ki? dedi. Asasını geri kazanmak rahatlatmıştı. Andrew'in omzunu bir an sıktı. Başka bir yere gidip konuşalım mı? Ne dersin? Burası tehlikeli olmaya başladı.

Etraftaki insanlar durulmuş, bu kargaşaya kimin neden olduğunu arıyorlardı. Etrafta garip garip bağırıp saklanmış olsa bile görenler olmuş olabilirdi. Sonra birden duraksadı yangın neden çıkmıştı ki? Bu işte yanındaki çocuğun parmağı olabilirdi. Bu arada... O küçük çaplı yangına sen mi neden oldun? diye sordu.

Sana ceza falan vermem. Hem nerden çıktı bu? Şuan okul dışındayız zaten. Beni tüm hayatında ona buna kızıp ceza veren biri olarak mı biliyorsun ki?
Ceza vermemişti...ne kadarda bağışlayıcıydı....bir dakika suçlu olan AndreW deildi ki onu bırakıp kaçan Maxy idi.....Maxy.....kulağa ne kadarda güzel geliyordu. Bu güzel düşünceler profesör omzunu sıkınca dahada bi arttı, ellerinin bu kadar sıcak olduğunu elleri sırtındayken farketmemişti. Parfüm kokusu şimdi dahada çarpıcıydı, bileğine parfüm sıkmıştı demek (iğrençleşip o kalın kıllı bilekleri yokmuydu derdimya neyse ) Başka bir yere gidip konuşalım mı? Ne dersin? Burası tehlikeli olmaya başladı. İyi fikirdi. Bu yangını onun çıkardığı öğrenilirse kendisi reşit olmadığı için Maxynin başı derde girerdi. Beraber yan yana yürümeye başladılar. Acaba onu nereye götürüyordu? boğazı çok kurumuştu, hala hıckırıyorduda. Sessizliği profesör bozdu
Bu arada... O küçük çaplı yangına sen mi neden oldun?
yapmayın profesör......kadının çapını görmediniz mi? ben olsam o yangına küçük çaplı demezdim. Evet ben çıkarttım ama hiç pişman değilim, kadın çok çirkindi
profesör tamda tahmin ettiği gibiydi. Dışardan çok salak, dunkof, mal kafalı gözüküyordu ama çok zeki biriydi ceza alıcakmıyım? Andrew bembeyaz ve düzgün dişlerini göstere göstere gülümsedi....